16 Aralık 2015 Çarşamba

Umudunu asla yitirme






Umudunu asla yitirme: Düş mü desem gerçek mi bilmem. gönlü yiğit olamayanı aklı ermiyor. Vakti zamanında bir çocuk yaşardı,kir pas içinde elleri toprak çatlağı,saçları üç numara traşlı, orman yeşili gözleri vardı... Sınırsızlığın sınırlarını zorlayan hayalleri vardı. Uçmak isterdi mesala dağların,bulutların üzerinde , koşmak isterdi yaban taylarına yoldaş, , televizyonun içine girip insanları mutlu edecek haberler vermek,şirinlerin köyünde yaşayıp Gargamel'i doğduğuna pişman etmek isterdi, ve en çok okumak isterdi ; doğayı,insanı,dünyayı anlamak ve savaşmak için cehaletle... O gülmenin keder,ağlamanın kader olduğuna inanan büyükler gördü, babaların gaddar anaların korkak olduğunu gördü. O şiddeti gördü, gözyaşını gördü. Korkunun kokusunu bildi,gecesi yüzyıl süren sabahlar da karlar buzlar ülkesinde gün ışığına hasret Allah'a yalvaran çocuk elleri gördü,O zemheri yalnızlıklar gördü, çaresizliğin kör kuyusunda umut etti ve asla yitirmedi umudunu hep inandı: büyünce dünyanın daha da güzelleşeceğine uzaklar da bir yerlerde sevgiden nasibini almış bir ülke vardı ve bir gün muhakkak gidecekti. O tebeşirle kara tahtaya keçeden imal silgiye mağlup cevabı söylenmeyen problemler yazdı ve hep merak etti; bir üçgenin iç açıları değil de bir insanın iç acılarının toplamı kaç ederdi? Cevabı olmayan sorular soran bir anarşist kadar ütopik ve papatyaları koparmaya kıyamadığı için sevildiğinden habersiz bir romantikti her zaman Gençliğinde uzaklara ve birde onu tanımayan kadınlara aşıktı. Düşünmek nedir öğretilmemiş cahil cesaret meşhur ,dolu dizgin yaşam da gördü. Bir deli yürek ardınca koştu durdu; toprağından sıyrılırdı her sabah kanı aşiret rüzgarı gibi hoyrat,yılkı tayları kadar yaman, düzlüklere salardı kendinİ ruhu yanar kaynar kazan, kafasında yasak sevişmeler, gönlünde ela gözlü İzmirli dilber , O kara sevdayı da bildi... Oysaki sevdiğinin haberi olmazdı sevildiğinden... İzmir'in güzel kızları vardı onun ise beklemeye övgü şiirleri... Beklemek kaderleridir istasyonların, elvedaların ve kavuşmaların mabedidir. Bitmez bekleyişler son vagona dek ve gelmezdi beklenilen ela gözlerinin büyüsü yürekten çıkmayan sevilen... Beklemekten asla vazgeçmedi. çünkü beklemek umut etmektir sabretmektir sabrını yenilemektir. Beklemekle gelmezdi sevilenler istasyonlara ama sevdiğini karşılayan yine istasyon da bekleyenlerdi. O mukaddesatını maddiyata değişen,haram helal nedir bilmez,namus vicdan umursamaz,haya perdesini taşlayan,yalancılığı şak şaklayan riyakarlar da gördü. Parasıyla efendilik eden nefsine köle, paranın gücüyle güzelleşen çirkinler gördü. Ve asla inanmadı maddiyatın gücüne...Asla baş eğmedi firavunlara inat. Bir tek efendi ALLAH vardı gerisi teferruattı.. O helal ekmek parası, namus belası, canan kaygısı derdine düşen, bu dağdır bu tepedir demeyen, karşılığında içten bir gülüş bekleyen, iman yürekli, çelik bilekli yiğitler de gördü. O dini için , vatanı için, göğsünü siper eden serden geçtiler gördü. Ve inandı Allah var gam yok, umut hep var. Turgay Adlım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder