11 Aralık 2015 Cuma

Sadakat Nedir?


Sadakatten ne anlıyoruz? Sadıklık kime yapılır? Kula sadıklık var mıdır? En iyi sadakat nedir?
Sadakatin Allah’a olanı en güzelidir. Kula sadıklık bana göre çok doğru bir şey değildir. Ben beden dili ve psikoloji uzmanı olarak, çevremizde kula sadakatini abartanları gördükçe hayret ediyorum.
Örnek verecek olursak; Allah’ın huzuruna çıktığında dua ederken veya namaz kılarken dikkatsizce, lakayitçe hareket edenler, neden makam sahibi bir kulun karşısında süklüm-büklüm hareket eder ki…!
Bakıyorum adam sıradan bir birim müdürünün karşısına çıkarken, kravatını düzeltir, cebinden çıkardığı tarakla saçını başını düzeltir, mümkünse parfüm sıkar, karşısında ceketinin düğmelerini sonuna kadar ilikler vs vs…

Peki Allah’ın huzuruna çıkarken ne yapar, ne kıyafetine özen gösterir, ne kravatını düzeltir, ne ceketini ilikler, ne de güzel kokular sürer…!
Tezatlığa bak…!
Velhasıl-ı sadakatimizi Allah yerine haşa O’nun yarattığı kullarına gösteriyoruz. Sadakat, sadıklık, güvenilirlik bir liderin yanındakiler için çok önemli konulardır fakat liderin yalakalığına dönüştürecek boyutta olması hem lidere hem kendine bir zul’dür.
'Allah buyurdu ki: "Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır." Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur. (Maide 119)

Allah’a olan sadakat konusunda Hz İbrahim ve kurban etmeye götürdüğü Hz. İsmail ne güzel örnektir.
Kur'ân'da İsmail'i de an; çünkü o, vaadine sadık bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi. (Meryem 54)
Hz. İbrâhim (a.s), uyurken öyle bir rüya gördü rüyasında: "Yüce Allah, Hz. İbrâhîm (a.s)'e; oğlu İsmail'i kendisi için kurban kesmesini emrediyordu." O sırada Hz. İbrâhîm (a.s)'in İsmail'den başka bir çocuğu yoktu. Üstelik Allah, Hz. İbrâhîm (a.s)'a yaşlı ve ihtiyar olduğu bir sırada İsmâîl'i vermişti. Ve şimdi de geri istiyordu.
Hz. İbrâhîm (a.s), uykusundan uyandıktan sonra tereddütsüz, kayıtsız ve şartsız olarak Allah'ın emrini yerine getirmek için hemen Filistin'den Mekke'ye geldi. Hz. îbrâhîm (a.s), Mekke'ye oğlunun yanına geldiğinde [66] onun, Allah'ın emrini kabul etmedeki ölçüsünü ve Allah'a olan itaatini görmek için Allah'ın kendisine emretmiş olduğu işi oğluna haber vermeyi isteyerek ona:
"Ey oğlum! Doğrusu ben, uykuda iken seni (Allah'ın isteği doğrultusunda) boğazladığımı gördüm. Bir düşün! (Bu konuda) Ne dersin?" dedi. (Saffât: 37/102) Yani Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunun kalbinin huzur ve sükunete kavuşması için ve oğluna Allah'ın emrini zorla kabul ettirmektense daha kolay ve hoş bir şekilde Allah'ın bu emrini oğluna arz etti. Bunun, Allah'ın emri olduğunu duyan oğlu, yumuşak bir şekilde kabul etti.
Hz. İsmail'in Allah'ın emrine karşı olan sonsuz itaati ve bunu kabul etmede gösterdiği cüretkarlığı, babası Hz. İbrâhîm (a.s)'ı çok sevindirdi. Hz. İsmâîl (a.s), babasının bu sözüne karşılık şöyle cevap verdi:
"Ey babacığım! Ne ile emrolunduysan onu yap. Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin. "(Saffât: 37/102)
Hz. İsmail'in bu davranışı, büyük bir iyilik, Allah'tan büyük bir başarı, dağları şiddetle sallayan ve bu konuda Allah'a kullukta ubudiyyetin en güzel bir şekliyle babada ve oğulda tezahür eden bir imandı, büyük bir sadakatti.
Baba oğlunu, kurban kesmekle emrolunuyor ve Allah'ın emrini yerine getirmeye koşuyor. Oğul ise babasıyla istişare ediyor ve Allah'ın hükmüne yönelerek ve boyun eğerek kabul ediyor.
Sadakat işte böylesine bir şeyken; biz insanlık kullara sadakati bırakıp yerin, göğün sahibi Allah’a sadık olsaydı, belki de Müslümanlar bugün uğradıkları zulmü görmeyeceklerdi.
Allah bizi sadık kullarından eylesin…!   

Mustafa Dağhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder